HADİSLER






1. “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!”
İbn-i Hanbel,  



2. Kim şefkat ve merhametle bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu tüyler sayısınca sevâb alır. (Hadîs-i şerîf-Ahmed bin Hanbel ve Taberânî)


3. Peygamber Efendimizi , bir hadîslerinde şöyle buyurmuşlardır: "Siz. (fertlerin ve milletlerin mahvolmasına sebep olan) helâk edici yedi günahtan sakınınız!" Ashabı kirâm: "Yâ Rasûlüllah! Bunlar hangileridir?" diye sorunca, Peygamberimiz:
"Âllah'a şirk (ortak koşmak), büyü yapmak, Allah Teâlâ'nın öldürülmesini haram kıldığı kimseyi öldürmek-haklı olarak öldürülen müstesna-; tefecilik; yetim malı yemek; düşman ile savaşırken kaçmak; evli ve hiç bir şeyden haberi olmayan namuslu bir kadına zinâ isnâd ve iftira etmektir" buyurmuşlardır (bkz. Riyâzü's-Sâlihîn Terc, III, 184).


4. "Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teala onu mutlaka cennete koyar".
Tirmizî, Birr 14.


5. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu: "Sofralarında yetim bulunduran kimselerin sofrasına şeytan asla yaklaşamaz."
Ebû Mûsa (R.A) Taberânî (R.A)


6. "Bir kimse, akrabasından veya başkasından olan bir yetimi, yetim kendisini kurtarana kadar uhdesine alsa, o kimseye Cennet vacip olur."
Ravi: Hz. Adiyy Ibni Hakem (R.A.)


7. Allah'a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir.
Ravi: Hz. Ibni Omer (R.A)

8. Kalbinin yumuşamasını ve hacetinin görülmesini sever misin? Yetime merhamet et, onun başını oksa ve ona yediğinden yedir. Kalbin yumuşar ve hacetine erişirsin.
Ravi: Hz. Ebud Derda (R.A)


9.Akraba veya yabancı bir yetimi kendisini kurtarana kadar bakana Cennet vacip olur.) [Ebu Davud]

10. Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abde b. Süleyman, Hişam'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen Teâlâ Hazretlerinin : «Her kim fakır ise, meşru surette yesin.» Ayet-i kerîmesi hakkında rivayet etti, Âişe şöyle demiş: Bu âyet yetimin malına nezârette bulu­nan, ona bakıp ıslâh eden velinin, muhtaç olduğu vakit bu maldan yiye­bileceği hakkında nazil olmuştur.( Müslim, Tefsir, 10)

11. Amr b. Şuayb'in dedesinden rivayet olunduğuna göre; Bir adam Peygamber (s.a)'e gelerek: "Ben fakirim, benim hiç birşeyim yok, aneak (zengin) bir yetimim var." (onun malından yiyebilir miyim?) dedi. (Hz. Peygamber (s.a) de : "İsraf etmeyerek (buluğ çağına girmeden fırsatı ganimet bilerek harcayıp yararlanmak gibi bir gaye taşımayarak harcamada) acele etmeyerek ve (onun malının ticaretini sana ait bir) sermaye edinme) ek yetimin malından yiyebilirsin." buyurdu. (Ebu Davud, Vesaya, 8)
 

12. Amr b. Şuayb (r.a) babsından ve dedesinden aktararak şöyle dedi: Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek: “Ben fakirim, hiç malım mülküm de yok fakat bir yetimin vasiliğini yapıyorum ne yapmalıyım?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Yetimin malından ye fakat israf etme, şaçıp savurma ve kendi üzerine de geçirme” buyurdu.      
(Nesai, Vesâyâ, 11)
 
 

13.Ömer b.Hattıab.'dan: Yetimlerin mallarıyla ticaret yapın ki zekat onları yiyip bitirmesin.
Muvatta, Zekat, 6)

14. Ali b. EbîTalib'(in şöyle) dedi(ği rivayet olunmuştur.) Rasûlullah (s.a.)'in şu sözü hatırımdadır: " Erginlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur. Gece-gündüz susmak da yoktur." (Ebu Davud, Vesaya, 9)
 
 

          PEYGAMBRİMİZ VE YETİM KIZ HİKAYESİ
                                                                                                                                                Bir bayram sabahı Medine'de ümmeti ile bayramlaşan Peygamberimiz bir köşede ağlamakta olan küçük bir kız çocuğu görmüş.Elleriyle yüzünü kapatmış bir şekilde ağlıyormuş. Peygamberimiz küçük kızı bu halde görünce dayanamamış ve sormuş: "Yavrucuğum bugün bayram. Bu mutlu günde neden ağlıyorsun?"
Çocuk içini çekerek, başını hiç kaldırmadan ve soruyu soranın kim olduğunu bilmeden cevap vermiş:

"Geçen bayram babam bizimleydi ama artık yok. Son savaşta Peygamberimiz'le yan yana dövüştü, sonuna kadar savaştı ama şehit düştü. Onu çok özlüyorum. İnsan böyle yetim kalınca elbette ağlar."

Peygamberimiz küçük kızın sözlerine çok üzülmüş. Küçük kızın başını okşayarak şöyle demiş:

"Gözlerinin yaşını sil yavrucuğum. Allah'ın Peygamberi baban, Fatıma ablan, Ayşe de annen olsun istemez misin?"

Küçük kız bu sözleri duyunca yavaşça başını kaldırmış ve karşısında Peygamberimiz'i görünce çok şaşırmış, bir o kadar da sevinmiş. Başını "evet" anlamında sallamış ve Peygamberimiz'in o mübarek elini tutarak O'nun evine doğru yürümeye başlamış.

Eve geldiklerinde Hz. Fatıma ve Hz. Ayşe de bu küçük kızı çok sevmişler. Güzel ve yeni elbiseler giydirmişler, saçlarını taramışlar. Karnını doyurup bayram harçlığı vermişler. Sonra da oynasın diye sokağa, çocukların arasına göndermişler. Çocuklar bu küçük yetim kızı yeni elbiseler içinde ve mutlu bir yüzle görünce çok şaşırmışlar ve sormuşlar:

"Ne oldu sana böyle?" Yetim kız cevap vermiş:

"Benim de bir babam var artık! Hem öyle bir baba ki; eşsiz, benzersiz. Böyle babası olan sevinmez mi?

Şefkatli Ayşe annem var benim. Beni seven, bana yeni elbiseler giydiren Fatma ablam var. Böyle ailesi olan sevinmez mi? Bu yüzden çok mutluyum".



                 HZ.YAKUB VE BİR YETİMBir kimse, Yakub aleyhisselama sual etti:
- Gözün niçin görmüyor, belin niçin büküldü?
- Gözüm, Yusuf’a ağladığım için görmüyor. Bünyamin’e üzüldüğümden dolayı da belim büküldü.

Bu sırada Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki:
- Halinden şikayet mi ediyorsun?
- Ben sadece kederimi Allahü teâlâya arz ediyorum. Ya Rabbi, gözleri görmez, beli bükülmüş şu çok yaşlı ihtiyara merhamet eyle! İki oğlumu bana geri ver!

Cebrail aleyhisselam dedi ki:
- Allahü teâlâ selam ediyor ve buyuruyor ki:
İki çocuğun ölü bile olsaydı, seni sevindirmek için onları diriltirdim. Gözünün görmemesi ve belinin bükülmesinin sebebi şudur. Bir gün oruçlu, aç, fakir bir yetim sana gelmişti. Sonra bir koyun kesip ailenle yediğin halde ona da göndermeyi hatırlayamadın. Ben yetim ve fakirleri sevdiğim kadar hiçbir şeyi sevmem. Haydi bir yemek hazırla, fakirleri davet et!

Yakub aleyhisselam da, oruçlu olanları akşam, oruç tutmayanları da sabah yemeğe davet etti.
(Hakim)

Bilindiği gibi, nihayet iki çocuğuna kavuştu. Şu halde, yetime merhamet etmeli, ona zulmetmemeli, hakkını yememelidir!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder